Mihriban’ın Gerçek Hikayesi
Abdurrahim Karakoç ile Mihriban üzerine röportaj
Bazıları “Gerçek mi” diyor. Gerçek diyorum. Ama adı Mihriban değil. O gençliğimde yaşanmış bir aşktı. Ama şimdi adını deşifre etmem, ayıp olur. Benim takmış olduğum sembol bir isimdir Mihriban.
Masa başında yazılmış, hayal bir aşk, bu tadı ve lezzeti vermez. Yaşayacaksın ki, yazacaksın.
O zamanlar elektrik yoktu. Lamba ışığı altında yazıyordum. Şiire başladığımda lambadaki alev titremeye başladı. “Lambadaki alev üşüyor” çıktı.
-Hangi seneydi… ?
1960…
O aşkınıza kavuşamadınız…
Yo olmadı. Seviyordum. Olmadı. Ayıp olur şimdi adını söylemem. Törelerimize aykırı. İkinci birMihriban şiirim var. Biliyorsunuz. “Unutmak kolay unutursun Mihriban” diye… O da öyledir. Bunlar hep gerçeğe dayalıdır. Güzel tertemiz bir sevgiydi, tertemiz de bir ayrılma oldu.
Nerde olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorum. Zaten benim memleketlim de değildi…
Yaşayıp yaşamadığını biliyor musunuz?
Onu da bilmiyorum… Sivas’ta bir televizyona çıktım. Telefon bağlantısı var. Bir hanım çıktı, “Abi o yaşıyor mu” dedi. “Bilmiyorum” dedim. “Nasıl bilmiyorsun” dedi. “Bilmiyorum işte” dedim. O bayan, “Eğer yaşıyor da, bu türküyü dinliyorsa, Allah ona yardım etsin” dedi. Hanımların dayanışması işte! Yaşayıp yaşamadığını bilmiyorum vallahi.
Hâlâ seviyor musunuz?
Bazen aklıma düşüyor. Ben unutursun diyorum ama, insan hiçbir zaman unutamıyor… O bir mektup üzerine yazılmıştır. Benim gönderdiğim bir mektuptan dolayı bir cevap aldım. “Unutmak kolay mı” başlığı mektubun. “Unutmak kolay mı deme/Unutursun Mihriban’ım” diyorum. “Düzen böyle bu gemide/Eskiler yiter yeni de/Beni değil, sen seni de unutursun Mihriban’ım” dedim… Allah o hallere düşürmesin, insan kendini de unutur…
Mihriban’dan başka aşkınız oldu mu?
Yok. Mihriban’dan başka aşkım olmadı.
Mihriban nasıl biriydi?
Valla ne bileyim, sıradan insanlara benzer birisiydi.
Çok mu güzeldi… Sarı saçlarına deli gönlümü/Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban diyorsunuz.
Saçı da sarı değildi…
Belki bu şiirin bu kadar beğenilmesinin sebebi herkesin içinde bir Mihriban’ın olması…
Gerçek yaşanıp, yazıldığı zaman okuyucu kendini bulur. Bu yüzden diyorum ki, bence herkesin hayatında bir Mihriban var…
Bir gün Mihriban’ı göreceğinize inanıyor musunuz?
Bilmiyorum, görmek de istemiyorum. Değişmiştir şimdi. Ben onun nazarında değiştim, o benim nazarımda değişti. Niye görelim? Öyle kalsın ya… İnsanların gönülde kalması, gözde kalmasından daha iyidir.
Mihriban Şiiri
Sarı saçlarına deli gönlümü,
Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban.
Yâr, deyince kalem elden düşüyor;
Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor.
Lâmbada titreyen alev üşüyor…
Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.
Önce naz, sonra söz ve sonra hile…
Sevilen, seveni düşürür dile.
Seneler, asırlar değişse bile,
Eski töre bozulmuyor Mihriban.
Tabiplerde ilâç yoktur yarama;
Aşk deyince ötesini arama
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut cizilmiyor Mihriban.
Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne;
Kar koysam köz olur aşkın külüne…
Şaştım kara bahtın tahammülüne;
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.
Tarife sığmıyor aşkın anlamı;
Ancak çeken bilir bu derdi, gamı.
Bir kördüğüm baştan sona tamamı…
Çözemedim… Çözülmüyor Mihriban.
Abdurrahim Karakoç
Mihriban’ın Gerçek Hikayesi
Mihriban Şiiri
Yorum Yaz
Bir yorum yazmak için giriş yapmalısınız.